Translate

28 Aralık 2013 Cumartesi

Prostat kanseri ilgili tedavileri,belirtileri,tanı



Prostat Kanseri 
Teşhis ve Tedavisi
Konusunda 
Bilinmesi Gerekenler
  Prostat, idrar kesesinin (mesane) hemen altında yerleşim gösteren kestane büyüklüğünde bir organdır. İdrar kesesini boşaltan kanal (üretra) prostat bezi içerisinden geçmektedir. Bu nedenle prostatın hastalıkları sıklıkla idrar yapmak sorunları ile kendini belli etmektedir. Prostatın en sık karşılaşılan hastalıkları iyi huylu prostat büyümesi (benign prostat hiperplazisi) ve kötü huylu prostat büyümesi (prostat kanseri) olarak sıralanabilir.
Prostat kanseri ürolojide en sık karşılaşılan kanser tipidir. Erkeklerde kansere bağlı ölüm nedenleri sıralamasında akciğer kanserinden sonra ikinci sırada bulunmaktadır.
Prostat kanseri bir yaşlılık hastalığıdır ve 40 yaş altında oldukça nadirdir. İlerleyen yaş ile birlikte görülme sıklığı da artmaktadır. Ortalama yaşam süresinin uzaması, tanı yöntemlerinin gelişmesi ve erkeklerin prostat konusunda bilgi ve duyarlılığının artması sonucunda prostat kanseri görülme sıklığı artmıştır. Prostat kanserinin önemli bir diğer özelliği ise hastadan hastaya farklı seyir göstermesidir; bazı hastalarda çok hızlı seyrederken, başkalarında ömür boyu sessiz kalabilmektedir ve bunlar prostat kanserinden değil başka nedenlerle yaşamını yitirmektedirler.
Prostat kanserinin nedenleri
Tüm prostat kanserlerinin % 9 unun, 55 yaş öncesi tanı konulanların ise % 43 ünün irsi (herediter) olduğu bilinmektedir. Birinci derece akrabalarından 1 inde prostat kanseri olanlarda risk 2 kat, 2 sinde prostat kanser olanlarda 5 kat, 3 ünde prostat kanseri olanlarda ise 11 kat artmaktadır.  
Prostat kanserinin gelişiminden sorumlu tutulan bir diğer faktör erkeklik hormonu olarak bilinen testosterondur.
Beslenme alışkanlıklarının prostat kanseri gelişimini etkilediği düşünülmektedir. Kırmızı et ve çok yağlı gıdaların tüketildiği toplumlarda prostat kanserine çok sık rastlanması, buna karşılık balık ve sebze ağırlıklı beslenme alışkanlığı olan toplumlarda çok nadir görülmesi bu görüşü desteklemektedir.
Prostat kanserinin belirtileri ve tanısı
Prostat kanseri erken dönemlerinde herhangibir belirtiye yol açmamaktadır. İlerlemiş prostat kanseri, idrar kesesi çıkımını daraltarak sık tuvalete gitmek ve zor idrar yapmak gibi işeme ile ilgili yakınmalar ile kendini göstermektedir. Bazen idrarda kan görülmektedir. Bunlar dışında başka organlara sıçradığında (metastaz yaptığında) bu organlara ait belirtiler ortaya çıkmaktadır. Prostat kanseri en sık kemiklere yayılmaktadır ve bu durumda kemiklerde ağrı veya kırıklar olmaktadır. Lenf bezelerine yayıldığında ise bacaklarda ve cinsel organlarda şişliklere (ödem) neden olmaktadır. Kesin tedavinin mümkün olduğu, ancak herhangibir belirtinin ortaya çıkmadığı, erken dönemde tanı koyabilmek için yılda bir kez prostata yönelik kan tahlili (total PSA) ve parmakla prostat muayenesi yapılmalıdır. Bu tarama işlemine 50 yaşından itibaren, akrabalarında prostat kanseri olanlarda ise 40 yaşından itibaren başlanması önerilmektedir. PSA değeri yüksek bulunanlarda veya parmakla prostat muayenesinde anormal bir bulgu tespit edilenlerde tanıyı doğrulamak için ultrasonografi klavuzluğunda prostat bezinin en az 10 farklı bölgesinden biyopsi alınması gerekmektedir.
Prostat kanseri taramasında sadece kan tahlili yeterli olmaz mı, mutlaka beraberinde parmakla prostat muayenesi de gereklimidir? Prostat kanserlerinin % 20-25 kadarında PSA değeri normal sınırlarda olduğu için sadece kan tahlili yapılır ve parmakla prostat muayenesi ihmal edilirse, hastaların % 20-25 kadarında tedavi edilebilecek aşamadaki kanser gözden kaçırılmış olur. Bu nedenle mutlaka kan tahlili ile birlikte parmakla prostat muayenesinde yapılmalıdır.
PSA yüksekliği her zaman prostat kanserinin bir işaretimidir? PSA prostat kanserinde değil, prostatın tüm hastalıklarında da yükselmektedir. Örneğin prostatın iyi huylu büyümesinde ve prostatın infeksiyonlarında da PSA ölçümleri yüksek çıkmaktadır. PSA ölçümü yüksek çıkan ve prostat infeksiyonuna ait bulgular tespit edilenlerde 2-3 hafta gibi uzun bir süre antibiyotik tedavisi sonrası PSA ölçümü tekrarlanmalıdır. Bu tedaviye rağmen PSA normal sınırlara inmemişse, prostat biyopsisi planlanmalıdır.
Prostat biyopsisi alınması çok ağrılımıdır? Biyopsi özel ultrasonografi aparatı ile makattan girilerek prostattan biyopsi alınmasından önce ağrı kesici iğneler ile bu bölge uyuşturulduğundan hastaya çok rahatsızlık vermemektedir. Biyopsi alındıktan hemen sonra hasta günlük yaşantısına geri dönmektedir. Ancak biyopsi sonrası bir süre idrar veya meni kanlı gelebilir veya idrar yaparken hafif yanma olabilir. Bu yakınmalar geçicidir ve ortaya çıktığında endişe edilmemelidir. Nadiren biyopsi sonrası yüksek ateş, üşüme ve titreme belirtileri görülebilir. Bu durumda hemen biyopsi alan hekime başvurulmalıdır. Biyopsi öncesi ve sonrası koruyucu antibiyotik kullanılması bu riski önemli ölçüde azaltmaktadır.
Prostat biyopsisi negatif çıktığında (prostat kanseri görülmediğinde) biyopsiyi tekrarlamak gerekir mi? İlk biyopsi negatif çıksa bile prostat kanseri riski yüksek olanlarda biyopsiyi tekrarlamak gerekmektedir.
Biyopsi sonrası ek tetkikler gerekir mi? Biyopside prostat kanseri tespit edilenlerde uygun tedavi yönteminin seçimine hastalığın vücutta yayılım durumunun belirlenmesinden sonra karar verilmelidir.
Prostat kanserinin en sık kemiklere yayıldığı bilindiğinden hastalığın yayılım durumunu belirlemek için öncelikle kemik sintigrafisi yapılmalıdır. Bunun için kemikteki kanser dokusunda birikebilen bir radyoaktif madde damar yolu ile verildikten sonra kemikler kamera ile taranmaktadır. Kemik sintigrafisinde daha önce geçirilmiş kırıklar, kemik iltihapları ve bazı kemik hastalıklarının da prostat kanserininkine benzer bulgular verdiği unutulmamalıdır.
Prostata yakın lenf bezelerine yayılım araştırılmak istendiğinde bilgisayarlı tomografiden yaralanılmaktadır. Ancak bilgisayarlı tomografide lenf bezelerinin büyümemiş olması her zaman kanserin buraya yayılmadığının kesin kanıtı olmadığı gibi, büyümüş lenf bezeleri de her zaman prostat kanserine bağlı olmayabilir. İltihap gibi başka nedenlerle de lenf bezeleri büyüyebilir. Lenf bezelerine yayılımın belirlenmesinde en kesin yöntem bu bezelerin cerrahi olarak çıkarıldıktan sonra patolog tarafından mikroskop altında incelenmesidir.
Prostattaki kanserin prostat kapsülünün dışına yayılımının incelenmesi gerekenlerde manyetik rezonans görüntüleme yapılmalıdır.
Prostat kanserinin tedavisi
Prostat kanserinin tedavisi biyopsi bulguları ve hastalığın yayılım derecesini belirleyen testler sonucunda üç ana grupta ele alınmalıdır: (1) prostat ile sınırlı, (2) lokal olarak yayılmış ve (3) diğer organlara yayılmış (metastaz yapmış).
Prostat ile sınırlı hastalığı olanlarda bugünkü standart tedavi yaklaşımı cerrahi olarak prostatın tamamının (radikal prostatektomi) ve prostata yakın bölgelerdeki (pelvik) lenf bezelerinin çıkarılmasıdır. Bu işlem açık ameliyatla karın alt tarafından tek bir kesi ile yapılabileceği gibi son yıllarda kapalı yöntemlerle prostata yakın birkaç delikten girilerek (laparoskopik veya robot yardımlı) gerçekleştirilebilmektedir. Prostatın cerrahi olarak tamamen çıkarılması beklenen yaşam süresi 10 yılın üzerinde olanlar için düşünülmelidir. Çünkü beklenen yaşam süresi 10 yılın altındaki prostat ile sınırlı kanseri olanların prostat kanserinden değil, başka nedenlerle yaşamlarını yitirmelerinin daha olası olduğu kabul edilmektedir.
Prostatın tamamen çıkarılması ne tür riskler taşımaktadır? Prostatı tamamen çıkarılanların bazıları ameliyat sonrası ıkınma veya zorlanma esnasında idrar kaçırmaktadırlar, ancak iki yıl içerisinde bu yakınma giderek azalmaktadır. Bu ameliyat esnasında prostatın her iki tarafından erkeklik organına (penise) giden damar ve sinirler hasar görebileceğinden ameliyat sonrası peniste sertleşme sorunu ortaya çıkabilmektedir. Ancak ameliyat esnasında bu damar ve sinirler korunabilirse, hastanın yaşı çok ileri değilse ve ameliyat öncesi sertleşme sorunu yoksa sertleşme sorunu görülmemektedir. Cinsel yaşantısının devamı için sertleşme korunsa bile prostat tamamen çıkarıldığından boşalma esnasında meni gelmemektedir. Ameliyat sonrası herhangibir nedenle sertleşme sorunu devam edenlerde başka tedavi yöntemleri ile bu sorun kesin giderilmektedir.
Prostat ile sınırlı kanseri olanların tedavisinde bir diğer seçenek radyoterapidir. Radyoterapi ile prostata vücut dışından ışın uygulanarak kanser hücrelerinin ölmesi sağlanmaktadır. Radyoterapi sonrasında da peniste sertleşme sorunu ortaya çıkabilmektedir. Bunun yanı sıra sık ve ağrılı idrar yapmak, makatta iltihap ve nadiren mesanede kanser görülebilmektedir. Bazı seçilmiş hastalarda radyoaktif ışın yayan maddeler prostat içerisine yerleştirilerek (kriyoterapi) prostat kanseri tedavi edilmektedir.
PSA yüksekliği ile biyopsi alınarak tanı konulan herhangibir yakınmaya yol açmamış prostat kanserlerinin bir kısmında hastalığın klinik olarak önemsiz olacağı düşünülerek düşük riskli prostat kanserlilerde aktif tedavi uygulamak ve hastaları tedavinin yan etkilerine gereksiz yere maruz bırakmamak için düzenli aralıklarla PSA ölçümü ve parmakla prostat muayenesi yaparak, gerektiğinde prostat biyopsisi alarak takip edilebilir. Tekrarlanan biyopsilerde hastalığın ilerlediğine ait kanıtlar elde edildiğinde aktif tedaviye geçilebilir. Bu aşamada cerrahi olarak prostat tamamen çıkarılabilir veya radyoterapi uygulanabilir. Bu şekilde hastaların önemli bir kısmı tedavi olmaksızın yaşamlarına devam etmektedirler. Bu seçenek hastaya çok iyi anlatılmalıdır ve düzenli kontrollere gelebilecekler için önerilmelidir.
Benzer şekilde sadece PSA yüksekliği ile tanı konulan ileri yaşlardaki düşük riskli prostat kanserlilerde ciddi başka hastalıkları bulunuyorsa, bu kanserin yavaş ilerleyeceği düşünülerek, prostat kanserinin tedavisi göz ardı edilebilir.
Lokal olarak yayılmış prostat kanserlerinde tedavi seçenekleri arasında cerrahi olarak prostat ve çevresindeki dokuların geniş bir şekilde çıkarılması veya prostata dışardan radyoterapi uygulanması bulunmakla birlikte bugün için daha çok hormon tedavisi ile birlikte radyoterapi uygulanması daha çok tercih edilmektedir.
Diğer organlara yayılmış (metastaz yapmış) prostat kanserlerinde ilk tedavi seçeneği hormonal tedavidir. Hormonal tedavide amaç prostat üzerine etkisi çok iyi bilinen erkeklik hormonu testosteronun vücuttaki üretimini ortadan kaldırmak ve baskılamaktır. Hormonal tedavinin en basit ve etkili şekli testosteronun temel üretim merkezi olan her iki erbezinin (testisin) ameliyatla çıkarılmasıdır. Bazı hastalar kötü vücut imajı yaratacağı korkusu ile bu girişime sıcak bakmamaktadırlar. Bu durumda bir başka seçenek erbezlerinden testosteron salgılanmasını baskılayan iğne tedavisidir. İğnelerin üç aylık depo formları bulunmaktadır ve her üç ayda bir göbek çevresine uygulanmaktadır. İğnelerin ilk uygulandıklarında görülen testosteronu geçici artırıcı etkilerini baskılamak için başlangıçta bir ay süre ile antiandrojen olarak adlandırılan bir hap ile birlikte kullanılmalıdır. Antiandrojenler böbrek üstü bezinden salgılanan az miktardaki zayıf hormonları da baskılamaktadır. Durumu ciddi ağır hastalarda iğne ile birlikte veya testisin çıkarılması ameliyatı sonrası antiandrojenler sürekli (maksimal androjen blokajı) verilebilir.
Hormonal tedavinin ne türlü yan etkileri bulunmaktadır? Hormonal tedavi ile birlikte görülen en sık yan etki sıcak basması ve terleme nöbetleridir. Yaşam kalitesini önemli ölçüde olumsuz etkilediğinde ek tedaviler ile bu istenmeyen etki önlenebilir veya en azından şiddeti ve sıklığı azaltılabilir. Peniste sertleşme sorunu ve cinsel isteksizlik hromonal tedavinin kaçınılmaz bir sonucudur. Bunlar dışında hormonal tedavi ile kemiklerde erime (osteoporoz) görülmektedir. Kemik metastazlarına kemik erimesi de eklendiğinde hormonal tedavi uygulanan prostat kanserlilerde kemiklerin ciddi tehlike içinde olduğu görülmektedir. Bu durumdaki hastalar için kemikteki ağrı ve kırık riskini azaltmak için tedaviye kemikleri güçlendirici iğne tedavisi eklenmektedir. Hormonal tedavi ile vücutta yağlanma ve şeker hastalığı (metabolik sendrom) riski ortaya çıkmaktadır.
Hormonal tedavi prostat kanserinin kesin tedavi yöntemimidir? Hormonal tedavi prostatın erken dönemlerinde uygulanan cerrahi olarak prostatın tamamen çıkarılması veya radyoterapi uygulanması gibi kesin tedavi yöntemi değildir. Hormonal tedavi ile hastaların % 40 ında gerilemekte ve bir diğer % 40 ında gerilemese bile ilerlemesi durmaktadır.
Hormonal tedaviye ömür boyu devam edecekmiyim? Diğer organlara yayılmış prostat kanserlilerde uygulanan hormonal tedaviye ortalama 2 yıl sonra direnç gelişmektedir. Testosteron düzeyinin istenildiği şekilde çok düşük olmasına rağmen ard arda üç ölçümde PSA düzeyinin giderek yükselmesi hormonal tedaviye direnç geliştiğinin bir kanıtıdır.
Hormonal tedaviye direnç geliştiğinde ne olacak? Bu durumda sadece üç aylık iğne yapılıyorsa tedaviye bir antiandrojen eklenebilir veya her ikisini birlikte alıyorsa antiandrojen kesilebilir veya antiandrojen değiştirilebilir. Tüm bu girişimlere yanıt alınamadığında ise sistemik kemoterapiye başlanmalıdır.

0 yorum:

Yorum Gönder