This is default featured slide 2 title

Neşe sindirimi kolaylaştırır

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by Lasantha Bandara - Premiumbloggertemplates.com.

Translate

31 Aralık 2013 Salı

Çürük diş, Diş ağrısı tedavileri ve nedenleri

Diş sert dokularının madde kaybı ile birlikte ilerleyen hastalığına çürük denir. Diş sert dokularında kaybolan maddeyi yerine koyacak bir yenileme ya da tamir olayı olmaz. Yani çürükte madde kaybının dokularca tamir olanağı yoktur. Ayrıca çürük boşluğu çürütücü etkenlerin yerleşmesi, gelişmesi ve korunması için bir barınak teşkil eder. Bu nedenle çürük tedavisinde başlıca iki çaba vardır: 
Çürütücü etkenlerin barınağını ortadan kaldırmak ve dişteki madde kaybını birtakım dolgu malzemeleri ile gidererek tekrar iş görür hale getirmek... Eğer elimizde çürüyerek kaybolan diş dokularını fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerine sahip ve tedavi edilecek dişe mükemmel bir şekilde yapışıp kaynaşabilecek bir dolgu maddesi bulunsaydı çürüğü temizlemek ve doldurmak basit bir işlem olurdu. Ancak bugün bu özelliklerin tümüne sahip bir dolgu maddesi olmadığı için, ön dişlerde estetiği arka dişlerde de dayanıklılığı sağlayan çok çeşitli dolgu maddeleri kullanılmaktadır. Bu maddelerin değişik özellikleri nedeniyle dolgu yapma tekniklerinde en uygun şekil ve yöntem dişten dişe değişmektedir.
Çürük tedavisinde kullanılan malzemeler nelerdir?
  • Çinko içerikli genelde geçici amaçla kullanılan maddeler
  • Kalsiyum içeren dişi iyileştirici özelliğe sahip maddeler
  • Gümüş, kalay, çinko,altın içeren dayanıklı maddeler
  • Cam, alüminyum, fosfat ve yapay reçinelerin bir karışımı olan estetik amaçlı kullanılan maddeler
  • Alüminyum silikat cam partiküllerinden oluşan çok çeşitli amaçlar ile kullanılan maddeler
  • ağız dışında hazırlanıp dişe yapıştırılan (bonding) blok malzemeler

Diş gangreni nedir?
Dişin pulpa tabakasının (sinir-damar ağı) mikroorganizmalarca işgali sonucu canlılığını kaybettiği bazı durumlarda içerdiği protein, karbonhidrat ve yağların kimyasal olaylar sonucu parçalanmasıdır. Çürüğe meyilli dişlere sahip bireylerin daha çocuk yaşlardayken ilk çıkan daimi dişlerinde bile aşırı çürük sonucu pulpa gangrenine rastlanabiliyor.
Diş gangreninin sebepleri nelerdir?
Ani darbelerle dişin kırıldığı durumlarda olabildiği gibi sürekli ve yavaş yavaş etki yapan yüksek dolgular, sızıntılar, sinire ulaşan çürükler de dişin ölümüne sebep olabilir.

Diş gangreninin tedavisi var mıdır?
Dişi canlı olarak ağızda tutmak için artık çok geçtir. yapılacak tedavi şekli dişin ortasındaki bozulmuş yapıların temizlenmesidir (kanal tedavisi). En son çare ise ne yazık ki çekimdir.

Yapay dişler doğal dişlerin yerini tutar mı?
Doğal diş vücudumuzun bir parçası olup, fonksiyon ve estetik olarak belli bir bütünlük içindedir. Yapay diş ise, diş organını taklit eder. Hiçbir zaman doğal dişin yerini tutamaz. Ancak doğal dişlerin çeşitli sebeplerle kaybedilmeleri ve fonksiyonlarını yerine getiremez oldukları durumlarda yapay dişler doğal dişlere alternatif olabilmektedir. Kısaca, doğal dişlerle yapay dişler arasındaki fark ne kadar az ise, yapay dişin o ölçüde başarılı olacağı söylenebilir.



30 Aralık 2013 Pazartesi

Sinüzit nedir? Belirtiler nelerdir? Nasıl tedavi edilir?

Sinüzit Nedir? Sinüzit Nasıl Tedavi Edilir?















Yüz kemikleri içerisinde ve burunun iç yapısını oluşturan kemiklerdeki hava boşluklarına sinüs diyoruz.Sinüsler burnun her iki yanında ve 4 ayrı isimde bulunurlar. Burnun hemen yan taraflarında bulunan ve sinüslerin en büyüğü olan ve sinüs maksiller sinüs\"tür. Bunun dışında burnun üst tarafında alın kemiği içinde bulunan sinüse frontal sinüs, burnun arka ve üst tarafında bulunan ve orta hatta tek olan sinüse sfenoid sinüs denir. Ayrıca burnun yan üst taraflarında bir çok küçük boşluktan ibaret bölümlere de etmoid sinüs denir. 

Bütün sinüsler bir delik aracılığı ile burun içine açılırlar. Sinüslerin; havayı ısıtarak akciğerlere ulaşmasını sağlamak, nemlendirmek ve insan sesinin tınısını ayarlamak gibi görevleri vardır. Bu içi hava dolu odacıkların burunla ilişkisini sağlayan ve hava giriş çıkışına olanak tanıyan buruna açılan ağızları vardır. Uzun süren ve iyi tedavi edilmeyen nezle sonrası, alerjik nedenlere bağlı burun iç mukozasının ve burun etlerinin şişmesi, yapı olarak yatkınlık gibi bazı nedenlere bağlı olarak burun ile sinüslerin hava alışverişi kesintiye uğradığında bu hava boşluklarında mikroplar üremeye başlar ve sinüsler iltihaplanır. Bu duruma SİNÜZİT adını veriyoruz. Sinüs iltihaplanmasının nedeni bakteriler ya da virüsler olabilir.

Sinüz lerin fonksiyonları tam olarak aydınlatılmış değildir. Ancak sesin resonansının sağlanması, solunum havasının nemlendirilmesi ve ısıtması ile zararlı partiküllerin tutulması gibi görevleri vardır. Ayrıca baş ağırlığının azaltılması işine de yararlar. Bütün sinüsler içinini döşeyen mukozalar hergün belli oranda salgı yaparlar. Bu salgılar burun içine dökülerek oradan da boğaz ve mideye giderler.

Sinüzit Belirtileri :


Bir aydan kısa süren sinüzite akut, daha uzun süren sinüzitlere ise subakut ve kronik diyoruz. Sanıldığının aksine sinüzitlerin en sık belirtisi baş ağrısı değildir. Hatta baş ağrısı sinüzitte nadiren görülen bir bulgudur. En sık görülen bulgular:
   -Burun tıkanıklığı
  -Sarı, yeşil renkli veya kanlı burun akıntısı
  -Göz çevresinde ve yanaklarda ağrı
  -Kafada basınç hissi
  -Öne eğilmekle artan yüz ağrısı
  -Kötü ağız kokusudur

Bazen de kuru öksürük, hafif ateş ve geniz akıntısına bağlı mide bulantısı iştahsızlık gibi yakınmalar görülebilir.

Teşhis nasıl Konur : Hastanın şikayetleri ve muayene bulgularına göre sinüzit düşünülse bile kesin teşhis radyolojik olarak çekilen filmlerler konur.Özellikle tedaviye cevap vermeyen veya ameliyat düşünülen hastalarda mutlaka bilgisayarlı tomografi çekilmelidir. Bilgisayarlı tomografi burun içi ve sinüsler hakkında bize çok faydalı bilgiler vermektedir.

Sinüzitin Önlenmesi İçin Yapılabilecek:

Sinüziti önleme konusunda özellikle burun ile sinüsler arasındaki kanallarda bir darlık ve bünyesel yatkınlığınız varda daha duyarlı olmalısınız. Alerji probleminiz varsa bu konuda gerekli önlemleri almalı ve gerekiyorsa alerji tedavisi yaptırmalısınız. Özellikle kış aylarında ısıtıcıların yol açtığı kuru hava sinüs enfeksiyonlarına zemin hazırlar. İdeal nem oranı olan %35-%50 seviyelerini sağlayabilmek için evinizde nemlendirici cihazlar ya da basitçe kış aylarında ısıtıcıların üzerinde su dolu kaplar bulundurabilirsiniz. Sinüzite sık yakalanan kişilerin yazın özellikle havuzda derine dalmaması ve kafasını suya sokmaması önerilir.

Sinüzit Tedavisi :


Soğuk algınlığı, nezle durumunun 10 günden uzun sürmesi halinde mutlaka doktora başvurulmalıdır. Sinüzit pek çok kişinin sandığı gibi tedavisi mümkün olmayan bir hastalık değildir. Özellikle kronik sinüzitlerde en önemli konu sinüzite neden olan ana nedenin ortadan kaldırılmasıdır. Akut sinüzitlerde ilaç tedavisi üç haftaya kadar çıkabilen antibiyotik, burun damlaları ve alerji önleyici ilaçlarla yapılır. Ancak hava yollarını tıkayan burun eti büyümesi, burun kemiği ve kıkırdağında eğrilik, alerji gibi nedenler varsa tedavi sonrasında bu nedenlerin ortadan kaldırılması sinüzitin kronik bir hastalık halini almasını önleyecektir. 

Kronik sinüzitlerde bazen burun polibi denilen et büyümeleri de eşlik eder. Bu tip durumlarda tedavi cerrahidir. Özellikle son 10 yıldır sinüzit cerrahisinde endoskoplar kullanılmakta ve yapılan ameliyata Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisi (FESC) adı verilmektedir. Burun içine sokulan bir kamera aracılığı ile monitörden amaliyat yapmaya imkan veren endoskopik cihazlarıla yapılan bu teknik, sinüslerin havalanmasını engelleyen nedenlerin çözümü konusunda oldukça iyi bir olanak tanımakta ve sonuçlar başarılı bir operasyon sonrasında oldukça yüz güldürücü olmaktadır.

Endoskopik yöntemle (görüntü, muayene ve ameliyat) hem burun içi gibi dar ve karanlık bir yerde çalışmayı kolaylaştırmaktadır hem de sinüse yola açan asıl faktör düzeltilip diğer sağlam bölgelere dokunulmamaktadır. Bu ameliyat hem lokal hem de genel anestezi ile yapılabilmektedir. Ameliyatta en önemli amaç sinüs ağızlarının açılmasını sağlamak ,sinüslerin içini temizlemektir. Genelllikle sadece burun içinden girmek yeterlidir. Bazen maksiller sinüse girmek için dudak altından çalışma gerekebilir. Bu yöntemle burun içindeki et, kemik eğriliği gibi diğer hastalıklar da tedavi edilebilmektedir. 

Ameliyattan sonra hekimin tercihine göre burun içine tampon konabilir.
Ameliyattan Sonra Nelere Dikkat Etmelidir : Endoskopik yöntemle yapılan ameliyattan sonra en önemli konu pansumanların uygun yapılmasıdır. Sinüzit ameliyatında pansuman burunun içinin uygun şekilde temizlenmesi anlamına gelir. Bunun için başlangıçta birkaç günde bir daha sonra daha seyrek olarak doktorunuza gitmeniz gerekecektir. Kaç günde bir temizlenmesi gerektiği ameliyatın seyrine ve doktorun tercihine göre değişir. Doktorunuz her pansumandan sonra bir sonraki görüşme zamanını söyleyecektir. Hasta kendi burun içini serum fizyolojikle yıkayarak yapışma ve birikintileri önlemeye çalışır. 

Endoskopik yöntemle ameliyat yapılmaya başlandıktan sonra sinüzitin tekrarlama oranı son derece düşmüştür. Ancak yine de özellikle alerjinin rol oynadığı sinüzitlerde tekrar problem oluşması görülebilir. Sinüzit toplumumuzda sanıldığından çok daha sık görülmektedir.





kaynak http://urlji.com/5m6nau

Dİl iltihabı,belirtileri,tedavileri

Tıp dilinde Glossit adı verilen dilin üzerinde farklı nedenlerden dolayı çıkan dil zarlarının genellikle tüm ağız yüzeyinin iltihaplanması sonucu görülen bir hastalıktır.
Dil iltihaplanmasının belirtileri nelerdir?
Dil iltihabının belirtileri, dilde kızarıklık, dilde pullanma, yanmalar, dilin hareketinde zorluk çekmesi, dil kenarlarında ülserleşme, dil üzerinde kabarcıkların oluşması şeklinde belirtiler gösterir.

Dil iltihabının nedenleri nelerdir?
Aslında dil iltihaplanmasının bir çok sebebi vardır ve en belirgin sebepleri ise sigara ve alkol kullanımı, çok baharatlı yiyeceklerin tüketimi, fazla sıcak veya fazla soğuk yiyeceklerin tüketimi, keskin diş uçları, tam oturmamış protez dişler, vitamin eksikliği ve bazı hastalıklardan kaynaklı sebeplerden dolayı dil iltihaplanması oluşabilir.
Dil iltihaplanmasının tedavisi nasıl olur ?
Öncelikle hastalığın sebebini öğrenmek ve tedavisi için sağlık kuruluşlarından ve hekimlerden yardım almak gerekir. Özellikle ağız ve dil iltihabı nedirdiş sağlığına çok dikkat edilmeli dişleri düzenli olarak fırçalamak ve ağızda meydana gelen bakterilerden korunmak için ise ağız gargarası yapmak gerekmektedir. Mutlaka sigara ve alkolü bırakmak ve Çürük dişleri tedavi ettirmek gerekmektedir.
Bitkisel yollarla nasıl dil iltihabı tedavisi sağlanır ?
Adaçayı, meyan kökü, Ahududu çayları içilebilir veya bu çaylar ile ağız gargarası yapılabilir.
Söğüt yaprağı, lavanta biberiye papatya, kekik , mentollü nane, mercan köşk, mersin yaprağı kaynatılıp gargara yapmakta faydalıdır. Başka bitkisel tedavi yöntemi ise, Hint hurmasını yirmi dakika süre ile kaynatın. daha sonra sızarak süzün, elde edilen posaya merhem kıvamına gelinceye kadar pirinç unu ile karıştırın ve oluşan karşıma bal ilave ederek karıştırın ve hazırlamış olduğunuz merhemi gün aşırı iltihaplanmış bölgeye uygulayın.
Bir bardak suya birer çay kaşığı nane, kekik ada çayı, karanfil kaynatıp ılık olarak gargara yapın.



Dil ülseri nedir,oluşumu,belirtileri,tedavisi









Dil ülseri Nedir

Dilin üst kısmında meydana gelen küçük kabarcıklara denmektedir. Bu kabarcıkların etrafı kırmızı, içi su ve iltihap dolu, kendisi ise beyaz renkte olması bu hastalığın en belirgin özelliklerindendir. Dil ülseri genel olarak büyük hastalıklara yol açmaz, fakat bu hastalık ilerledikçe iltihaplanmalarda artarak pembe rengini alırlar. Gittikçe koyu pembeye dönüşen bu dil ülseri, dil üzerinde kanamalara neden olur. Dil ülseri daha sonra yanak ve dudak içlerinde, diş etlerinde ve damaklarda oluşmaya başlar. Dil ülserleri tek başına yada kümeler halinde sıklıkla görülebilmektedir. Böyle bir hastalığa yakalandığımızda yine de ihmal etmemek yada görmemezlikten gelmemek gerekir. Çünkü çok fazla görülmese de dil kanseri hastalığının habercisi olabilir. Bu sebeple dil ülseri oluştuğunda doktorlar veya uzmanlar görülmekten kaçınmayınız. Bu hastalığın oluşmasında birçok neden olabilir bunlar;

Dil ülseri Oluşmasının Sebepleri

  • Duygusal stres ve uyku eksikliği
  • Hormonal bozukluk yada dengesizlik
  • Bazı yiyecek ve içeceklere olan alerjiler
  • Adet döneminde meydana gelen kanamalar
  • Ağız sağlığı ve temizliğinin yeteri kadar yapılmaması
  • Hızlı ve dengesiz kilo kayıpları
  • Bağışıklık ve sindirim sistemimizin zayıflaması
  • Sıklıkla ve sert bir şekilde dil ısırmaları
  • Ayrıca tütün çiğneme, sigara ve alkol kullanma
  • B12, demir ve folik asit eksikliğinden dolayı dil ülseri hastalıklarına yakalanılmaktadır.
Dil ülseri Crohn hastalığı, Çölyak hastalığı, Ülseratif hastalığı ve behçet hastalıklarına sebebiyet de verebilmektedir.
Dil Ülserinin Belirtileri arasında ilk sırayı dilde görülen derin ve sert yaralar alır. İçi su dolu, kırmızı kabarcıklar şeklinde de olabilir. Kesin teşhis için doktora danışılmalıdır.
Dilde yara oluşmasının başlıca nedenleri kirli sular,alkol ve sigara kullanımı, yetersiz beslenme ve stres olarak sayılabilir. Hazımsızlık ve grip de dilde yara oluşmasına neden olabilmektedir.
Dil Ülseri Tedavisi için öncelikle belirtiler bir doktor tarafından incelenerek kesin teşhis konulmalıdır. Doktor teşhisten sonra uygun tedavi için hastayı yönlendirecektir.

Cilt kanseri tedavileri,belirtileri,nedenleri,tanı





Cilt Kanseri Belirtileri, Tanısı ve Tedavisi

Cilt kanserleri özellikle erkeklerde en sık rastlanan kanser tipidir. Ülkemizde cilt kanserlerinin sıklığıyla ilgili sağlıklı istatistik veriler yoktur. Cilt 3 tabakadan meydana gelmiştir.
  • Epidermis
  • Dermis
  • Subcutis
Epidermis cildin en üst tabakasıdır. Vücudu dış etkenlerden korur. Su, elektrolit ve ısı kaybını önler. Ortadaki dermis katının hemen üstünde bazal hücreler dizisi,onun da üstünde dikensi hücreler de denen skuamöz hücreler, daha yüzeyde ise granüllü hücrelerin arasında yer alan ve melanosit denen hücreler bulunur. Melanositlerden melanin pigmenti sentezi yapılır. Bu pigment diğer epidermis hücrelerine de geçerek derinin normal rengini verir.

Dermis epidermisin altındadır. Kıl follikülleri, ter ve yağ bezleri,damarlar, sinirler bu kattadır. Subcutis deri altı yağ dokusudur.

Cilt Kanseri Riski Taşıyan Kişiler

Cilt kanserinin esas nedeni genellikle güneşten gelen ultraviole ışınlarıdır.Mor ötesi ışın veren elektrik lambaları ve bronzlaştırıcı suni ışık kaynaklarıda cilt kanserlerine neden olabilir.Ultraviole ışınlarına karşı dünyayı koruyan ozon tabakasının incelmesinin de cilt kanserlerinde ciddi bir artışa neden olduğu bilinen bir gerçektir.
En çok risk altında olanlar.
  • Açık tenliler,
  • Ciltlerinde kolayca çillenme olanlar,
  • Çok fazla sayıda - beni - olanlar ve bunların değişik şekil ve boyutta olması,
  • Ailesinde cilt kanseri bulunanlar,
  • Açık havada çalışmak ve eğlenmek için çok fazla zaman geçirenler,
  • Ekvatora yakın, yüksek rakımlı veya yıl boyunca şiddetli güneş ışığına maruz kalanlar. Bunların dışında,
  • Herhangi bir sebeple radyoaktif ışın tedavisi (radyoterapi) uygulamaları
  • Uzun yıllar iyileşmeden kalan açık yaralar,
  • Katran, zift, arsenik vs. gibi kimyasal karsinojen maddelere kronik şekilde maruz kalma,
  • Kronik mikrotravmalara maruz kalma gibi nedenlerle de deri kanserleri gelişebilir.

Kanser Öncesi Deri Bulguları

Aktinik keratozlar özellikle güneş ışınlarına aşırı maruz kalmış açık tenli kişilerin yüz, el sırtı ve kollarında rastlanılan küçük üzerleri pullu lekelerdir. Tedavi edilmezlerde deri kanserine dönebilir. Eğer erken evrede yakalanırsa buz tedavisi ile çıkartılabilir, kemoterapi ilaçları içeren krem veya losyonlar kullanılabilir, kimyasal peeling işlemi, dermabrasyon,laser tedavisi veya klasik cerrahi ile tedavi edilebilir. Güneşten koruyucular aktinik keratoz gelişimini engellerler.

Kanserleşebilen  Başka Cilt Tümörü Var mıdır?

Bilinmesi gereken ve sık görülen iki cilt tümörü benler ve keratozlardır. Benler, yoğun pigmentli cilt hücrelerinin kümeleşmesinden oluşur. Bazen ciltten kabarık şekilde, bazen ciltle aynı seviyededir. Bazen doğuştan beri vardır. Bazen de sonradan çıkabilir. Bir çoğunun tehlikesi olmamasına rağmen doğuştan beri var olan geniş ve kıllı dev benler ile değişik renklerde ve sınırları net olarak seçilemeyen benler malign melanomaya dönüşme riski taşırlar.
Benler;
  •  Kozmetik nedenlerle,
  • Giysi ve takılarla sürekli tahriş oluyorlarsa,
  • Malign melanomaya dönüşme ihtimalleri nedeniyle cerrahi olarak çıkarılırlar.

Solar veya aktinik keratozlar ise üzerleri pürtüklü veya pullu, kahverengi veya
kırmızı renkte yamalar şeklinde görülen cHt tümörleridir. Genellikle cHdin güneşe maruz kalan bölgelerinde görülürler. Bunların kansere dönüşme ihtimalleri vardır. Kansere dönüşme belirtileri gösterenler cerrahi olarak çıkarılmalıdırlar.

Deri Kanseri Tipleri:

Üç tip deri kanseri bulunmaktadır.

Bazal Hücreli Karsinoma

Bu kanser tipi genellikle deride küçük etli kabarıklık şeklinde sıklıkla yüz, boyun ve el sırtlarında ortaya çıkar. Ara sıra gövdede kırmızı yama tarzı alanlar şeklinde görülebilir. Daha sıklıkla açık tenli kişilerde görülür. Bu kansere yakalanan kişiler açık tenli ve renkli gözlüdür ve güneş yanığına eğilimlidir. Bu tümörler hızlı yayılmazl. 1-2 cm boyutuna ulaşmaları için aylar yıllar gerekir. Tedavi edilmezse; kanserli alan kanamaya başlar, üzeri kabuklanır. Zaman zaman iyileşip, zaman zaman tekrarlama özelliği gösterir. Bu kanser tipi nadiren metastaz (diğer organlara sıçrama) yapmasına rağmen, derinin altındaki kemiğe yayılabilir ve kanserli dokunun yakınındaki dokuları harap edebilir.

Squamöz Hücreli Karsinoma

Bu deri kanseri deri de kabarıklıklar veya kırmızı kabuklu yaralar şeklinde ortaya çıkabilir. Squamöz hücreli Karsinoma açık tenli kişilerde en sık görülen ikinci kanser türüdür.Tipik olarak kulak, yüz, dudak ve ağızda görülür. Nadiren esmer kişilerde de görülebilir. Büyük kitleler oluşturabilir. Bazal hücreli karsinomanın tersine diğer organlara yayılabilir. Erken yakalandığında tedavi oranı yüksektir. Bazal hücreli karsinoma ve Squamöz hücreli karsinomada tedavi başarısı % 95 dir.

Melanom

Bütün deri kanserleri içinde en öldürücü olanıdır. Bazal hücreli ve squamöz hücreli karsinoma da olduğu gibi melanomda da erken tanı tedavi şansını arttırır.

Melanom melanin denen pigmenti (deriye rengini veren madde) üreten melanosit dediğimiz hücrelerde başlar. Melanin derimizin rengini verir ve güneşten kısmi olarak korur. Melanom hücreleri melanin üretmeye devam eder ve bu nedenle kanser alanı kahverengi veya siyahtır.Fakat melanom beyaz ve kırmızı da olabilir.

Melanom yayılma özelliği gösterdiğinden muhakkak tedavi edilmelidir. Melanom dikkat çekmeden hızla büyüyebilir. Genellikle bir ben olarak veya kahve renkli bir benin üzerinde veya yakınında ortaya çıkar. Vücudunuzdaki benlerin yerleşimi ve şeklinden haberdar olmalısınız ki, bunlar üzerinde olan değişiklikleri ve yeni ben çıkışını fark edebilesiniz. Yapabileceğiniz en önemli adım benlerinizde herhangi bir değişiklik saptadığınızda hemen bir Dermatoloji uzmanına muayene olmanızdır. Bu sayede derinizdeki melanom tedavi edilebilir aşamada iken yakalanmış olur. Aşırı güneşe maruz kalmaktan, özellikle güneş yanıklarından kaçınma açık tenli kişilerde melanomdan korunmanın en iyi yoludur. Melanomun kalıtsal özelliği de vardır. Ailesinde melanom olan kişilerin riski daha fazladır. Sıra dışı beni olanlar, çok sayıda beni olanlar melanom açısından yüksek riske sahiptir.

Koyu renkli tene sahip olmak melanoma olma riskini ortadan kaldırmaz. Esmer kişilerde de özellikle avuç içi, ayak tabanı, tırnak yatağı ve ağızda melanoma gelişebilir.

Melanom şüphesi oluşturabilecek bulgular: kabuklanma, kanama, sızıntı, üzerinde kabarma, etrafındaki deriye doğru çıkıntı gösterme, kaşıntı, hassasiyet ve ağrı hissedilmesidir.

Cilt Kanserlerine Nasıl Tanı Konulur?
Deri biyopsisi kanserin tanısını koydurur. Erken tanı ve cerrahi tedavi şansını arttırır.
Dermatoloji uzmanları kanseri erken yakalayabilmek için kişisel cilt muayenesinin önemine dikkat çekmektedir.
Derinizdeki çiller, benler ve koyu renkli alanları büyüklük, şekil ve renk değişikliği açısından gözlemleyin. Herhangi bir değişiklik saptadığınızda Dermatoloji Uzmanına başvurunuz.
Melanoma ait Bulgular
Asimetri - Benin bir tarafının diğer tarafından farklı olması. Benin ortasından hayali bir çizgi çiziniz. Benin her iki yanı aynı büyüklük ve aynı şekilde mi? Melanomda genellikle asimetri vardır.

Sınır Düzensizliği - Melanomun sınırı veya kenarı genellikle pürüzlü, çentikli veya bulanıktır.

Renk - İyi huylu benler herhangi bir renkte olabilir, fakat genellikle tek renklidir. Melanom ise sıklıkla birden fazla rengi içinde barındırır.

Büyüklük - İyi huylu benler küçük kalırken melanom büyümeye devam eder. Genellikle 6 milimetreden büyüktür çaptadır.

Kendinizin yapacağı periyodik muayene melanom ve diğer deri kanserlerinden korunmak için en güçlü silahtır. Melanom ancak erken yakalandığında tedavi edilebilir. Aşağıda belirtilen sırayı takip ederek hiç bir yeri atlamadan tüm deri muayenenizi kendiniz yapabilirsiniz. Kendi deri muayenenizi yapmak için bir boy bir de el aynasına ve ışıklı bir odaya ihtiyacınız vardır.

Cilt Kanseri Tedavisi Nasıl Yapılır

Tedavi kanserin tipine, büyüme evresine, yerleşim yerine göre değişmektedir.
Eğer kanser küçük ise işlem ayaktan, lokal anestezi altında kolayca yapılabilir. Bu küçük ve az tehlikeli tiplerde kazıma (küretaj) veya elektrik akımı ile kanser hücrelerini yoketme (dessikasyon) işlemleri de yapılabilir. Ancak bu metodların tedavi açısından güvenilirliği az, iz bırakma ve deformasyon yapma ihtimalleri fazladır.

Kanser büyükse, lenf nodlarına veya vücudun başka bir bölgesine yayılmış sa büyük cerrahi işlemlere ihtiyaç duyulabilir.
Cilt kanserlerinde muhtemel diğer tedavi seçenekleri kriyoterapi (kanser hücrelerinin dondurularak tahrip edilmesi), radyoterapi (ışın tedavisi), kemoterapi (antikanser ilaçların verilmesi)'dir.

Tedaviye başlamadan önce bu yöntemleri doktorunuzla beraber değerlendirmeli ve aşağıdaki sorulara cevaplar aramalısınız.
  • Tümörün yok edilmesi açısından hangi tedavi yöntemi daha güvenlidir?
  • Hangi seçenek size daha uygundur?
  • Sizdeki kanser tipi için ne kadar etkilidir?
  • Olası riskleri ve yan etkileri nelerdir?
  • Beklediğiniz fonksiyonel ve kozmetik sonuçlar ne kadar elde edilebilir?

Nüksedebilir mi? Nüksetmesi engellenebilir mi?

Cilt kanserleri nüksedebilir. Ancak nüks riskini azaltmak veya ortaya çıkabilecek nüksün riskini azaltmak mümkündür. Bunun için: 
  • Doktorunuzun çağırdığı kontrollere düzenli olarak uyunuz.
  • Yaz aylarında özellikle de saat 11.00-15.00 arası saatlerde güneşe maruz kalmaktan kaçınınız. Ultraviole ışınlarının su ve buluttan geçip, kum ve kardan yansıyabileceğini unutmayınız.
  • Dışarda uzun süre kalmanız gerekiyorsa geniş kenarlı şapkalar ve uzun kollu elbiseler giyiniz.
  • Açıkta kalan cilt bölümleri için en az 15 güneş koruma faktörlü kremler kullanınız.
  • Yüzdükten ve terledikten sonra da düzenli aralıklarla bu kremleri kullanmaya devam ediniz.
  • Son olarak cildinizi düzenli olarak siz de muayene ediniz. Eğer herhangi bir şüpheniz varsa en kısa sürede plastik cerrahınıza başvurunuz.

Depresyon tedavisi,belirtileri









DEPRESYON NEDİR?

Daha önceleri severek ve kendi isteğimizle yaptığımız aktiviteleri çeşitli çevresel, hormonal ve genetik bozukluklardan dolayı yapmak istemediğimiz, zevk almadığımız çökkünlük haline depresyon denir.
Toplumda sık görülen bir rahatsızlıktır. Herkes hayatının bazı döneminde bu durumla karşılaşabilir. Bu durumda kişi kendini üzgün ve endişe içinde hisseder. Herşeyi olumsuz şekliyle düşünür, bütün olayları olumsuz tarafıyla görmeye başlar ve geçmişte yaptıklarından kendini sorumlu tutar. Kendisi düşünmek istemese de bu duruma hakim olamaz. Geleceği düşündüğünde umutsuz ve karamsardır. Kendini çaresiz hisseder ve hayatın anlamsız olduğunu düşünür. Bu bakış açısıyla kişinin sosyal ilişkileri bozulup, performansı düşebilir. Fakat her çökkünlük hali depresyon değildir. Depresyon diyebilmek için belirtilerin her gün ya da son iki haftadır devam etmesi gerekir.

DEPRESYONUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Depresyonun belirtilerini şu şekilde sıralayabiliriz:
  • Önceden yapılan işlerden ve aktivitelerden zevk almamak,
  • Gençlerde duygu değişiklikleri görülmesi, çabuk sinirlenmek,
  • Her gün sürekli kendini üzgün hissetmek, çökkünlük hali,
  • v (çok uyuma, uyku arasında sık sık uyanma, uykusuzluk çekme ya da az uyuma),
  • Bir işe motive olamamak, dikkatin çabuk dağılması, huzursuzluk
  • Kendini işe yaramaz, değeri olmayan biri olarak görmek, ölmeyi düşünmek,
  • Vücudun işlevlerinin azalması, cinsel isteksizlik, yorgunluk hisleri,
  • Geçmişi ve geleceği düşündüğünde karamsar olmak, yaptıklarından kendini sorumlu tutmak,
  • İntihar etmeyi düşünmek ve planlamak,

Yukarıdaki belirtilerin hepsinin bir kişide olması şart değildir, bir kısmının bulunması da depresyon için yeterli olabilir, fakat bu belirtilerin en az on beş gün boyunca var olması gerekir.
Çocuklarda bu belirtilerin yanında dikkat çekici bazı belirtiler de vardır. Çocuğun okul yaşamı başarısız geçmeye başlar. Çocuk aşırı sinirli olur ve arkadaşlarından uzaklaşmaya başlar. Sessiz ve yalnız kalmak ister, odasına kapanır. Madde kullanımına eğilim artar. Kendisine zarar verecek arkadaşlara takılmaya başlar. Ders çalışmak istemez.
Bu ruhsal belirtilerin yanında depresyonun fiziksel belirtileri de vardır. Sindirim sistemi hastalıkları, cinsel sorunlar, kas ve baş ağrıları, kalp rahatsızlıkları, yorgunluk v.b problemler de görülebilir.

NİÇİN DEPRESYON HASTASI OLURUZ?

Hayatın bazı dönemlerinde kişiyi etkileyen, olumsuz olaylar meydana gelmiştir. Çok sevdiği bir yakınının vefat etmesi, ayrılık, evlilikte sorun, iyi bir çocukluk geçirememe, işsizlik, maddi sıkıntı gibi bir çok neden olabilir. Fakat yinede bunlar depresyon geçirmek için yeterli neden olmayabilir. Çünkü bu sorunları yaşayan herkeste depresyon görülmemiştir. Demek ki bazı kişilerde depresyona karşı bir yatkınlık vardır. Yapılan araştırmalarda depresyon hastası kişilerin akrabalarının da depresyon geçirdiği saptanmıştır. Yani genetik özellik depresyon oluşumunda önemli bir rol oynamaktadır.
Bazı hastalıklar da depresyon riskini arttırmaktadır. Özellikle beyin ve kalp hastalıkları görülenlerde, (beyin ve kalp damar tıkanıklığı, beyin kanaması) böbrek yetmezliği olanlarda, tiroid bezi rahatsızlıkları olanlarda depresyon daha fazla görülmektedir.
Ayrıca bazı kişilik özellikleri depresyona daha yatkındır. Mükemmeliyetçi, aşırı duygusal, sıkıntılarını içine atan kişiler bu gruptadır. Bu kişiler çok gururludur. Başkalarını kırmak istemezler ve sinirlendiklerini belli etmezler.

HERKES AYNI TİP DEPRESYON HASTASI MIDIR?

Herkes aynı tip depresyon hastası olmaz. Depresyonun melankolik, tipik, atipik, mevsimsel tip gibi durumları vardır. Mevsimsel tipte depresyonun belirtileri mevsim tekrarladıkça görülür. Atipik depresyonda uyku ve iştah artması görülür. Tipik şeklinde ise atipiktekinin tersi olarak iştah ve uyku azalmıştır. Enerji azalması da vardır ve kişi yorgundur. Melankolik tip depresyonda sabah uyanıldığında çok yoğun bir çökkünlük hali ve isteksizlik, zevk almamak, aşırı yorgunluk gibi durumlar görülür.

DEPRESYON HASTASI OLDUĞUMUZU DÜŞÜNÜYORSAK NE YAPMALIYIZ?

Depresyon belirtileri sizde var ve depresyonda olduğunuzu düşünüyorsanız bu durumu çok büyütmemeniz gerekir. Herkesin hayatının bir döneminde (ki gerçekten de toplumda depresyon görülme sıklığı çok yüksektir) bu sorunla karşılaşabileceğini düşünün. Bu bir hastalıktır ve doktorunuzun tedavisiyle bundan kurtulacaksınız. Depresyon hastası olduğunuz için zayıf bir insan değilsiniz, sadece genetik olarak buna yatkın bir yapınız var. Bu durumda insanlardan soyutlanmış bir yaşam sürmeyin. Yürüyüşe çıkın, arkadaşlarınızla bir arada bulunun, kendinize bir uğraş bulun. Sizi üzen, kederlendiren durumlardan, aktivitelerden kaçının. Korku ve şiddet içeren filmleri izlemeyin. Sürekli gülümsemeye çalışın çünkü kısa bir zamanda göreceksiniz ki gülmek depresyon dahil bir çok sorununuzu çözmenize yardım edecektir.
Depresyon Tedavisi kişide depresyon durumunu oluşturan nedenlere göre yapılmaktadır. Depresyon Tedavi edilmezse kendiliğinden 1 yıl kadar sonra geçebilmektedir, fakat tedavi edilen depresyon çok daha kısa sürede ve daha kalıcı olarak düzelmektedir. Depresyonlu hastaların %15′inde intihar görülebilmektedir.Ayrıca kişinin huzuru ve hayat kalitesi düşmektedir. Bu nedenle, tedavi edilebilen ve tam olarak düzeltilebilen bir hastalık olan depresyonun, tedavi edilmesi önemlidir. Tedavide en önemli unsur hastanın durumunu iyi anlaması ve depresyonu aşacağına inanarak buna göre hareket etmesidir. Doktorunuzdan yardım almayı ihmal etmeyin.

Burun tıkanıklığı nedenleri,tedavileri












BURUN TIKANIKLIĞI
Burun, insan sağlığı için çok önemli bir organdır. Sağlıklı bir solunum fonksiyonu ve sağlıklı bir vücut için burundan soluk alıp vermek esastır. Burun sadece havanın girip çıktığı bir organ değildir.Burun nefes alıp verme sırasında havayı nemlendirir, ısıtır, sesimizin bize özgü olmasını sağlar, kulağımızı havalandırır, koku almamızı sağlar.
Özellikle ülkemiz insanının burun yapısının kemikli olması ve insanların bir çoğunda allerjik hastalıkların sık olması nedeniyle burun tıkanıklığı şikayeti en sık rastladığımız şikayetlerden birisidir.Uzun süren burun tıkanıklığı hastalarında bu problem çözülmediği taktirde çok ciddi sağlık sorunlarına neden olmaktadır.
SAĞLIKLI BİR NEFESİN İLK ŞARTI SAĞLIKLI BİR BURUNDUR.
Kısaca burun tıkanıklığı hastanın hayat kalitesini ciddi şekilde bozar ve zamanında müdahale edilmediği taktirde ileri sağlık problemlerine sebebiyet verebilir.
Bu yazı ile burun tıkanıklığı nedenleri , hastada ne gibi şikayetlere sebep olduğu ve tedavi seçeneklerini kısaca anlatmaya çalıştım.
Burun tıkanıklığı sebepleri:
*Burun kemiğinde kayma (Deviasyon) olması
*Alt burun etlerinin (konka) büyümesi
*Burun çatısında daralma(valv daralması)
*Geniz eti büyümesi
*Yaygın burun içi polipleri

Bu sebepler tek tek veya birliktelik göstererek burun tıkanıklığına sebep olur.

Burun tıkanıklığı olan hasta:
*Devamlı ağız solunumu yapmak zorunda kalır ; Sık tekrarlayan boğaz enfeksiyonları olur ve müzminleşmiş farenjit gelişir.
*Horlama ve uyku bozuklukları gelişir.
*Akciğer ve Kalp problemlerini ağırlaştırır.
*Sabahları ağız kuruluğu gelişir.
*Cinsel fonksiyon bozuklukları olur.
*Psikolojik sorunlar gelişmesine yatkınlık olur.Bu hastalar özellikle sinirli olduklarından yakınırlar.
*Ses kalitesi bozulur ve burundan konuşma gelişir.
*Çocuklarda geceleri altını ıslatma problemleri olabilir.
Görüldüğü gibi burun tıkanıklıkları insanın hayat kalitesini ciddi oranda bozmaktadır.

Burun tıkanıklıklarında yapılan ameliyatlar:
*Burun kemiği düzeltilmesi(deviasyon ameliyatı)
*Alt burun etlerinin kısmi olarak alınması(veya radyofrekans uygulaması)
*Burun çatısının açılması (valv cerrahisi)
*Estetik burun cerrahisi (Bazı burun tıkanıklıklarının tedavisi burnun dışının da değiştirilmesi ile mümkün olur)
*Geniz eti alınması (genellikle çocuklarda)
*Burun içi poliplerinin medikal ve cerrahi tedavisi
Burun tıkanıklığı olan hastalara ilaç tedavileri ile bir yarar sağlanamadığı taktirde ameliyat gerekir.
Burun tıkanıklığı ciddi bir sağlık problemidir.Mutlaka tedavi edilmelidir.
BURUN KEMİĞİNDE KAYMA VEYA EĞRİLME (DEVİASYON) ve TEDAVİSİSıklıkla karşılaşılan burun tıkanıklığı nedenlerinden biri de burun içi kemiğinde kayma veya eğrilme olmasın sonucunda nefes yolunun tıkamasıdır. Burun direği olarak da adlandırılan ve tıp dilinde septum adı verilen bu yapının düzgün olması sağlıklı nefes almanın ilk şartıdır.
Burun kemiği kayması veya eğrilme olmasının tıptaki adı Septum Deviasyonudur.
Septum deviasyonunun tedavisi ameliyattır. Septoplasti denilen ameliyatla septumun eğri kısımları çıkarılır , düzeltilir, ve septum orat hatta getirilerek her iki burun pasajının açık olması sağlanır.
Ameliyat genel ve lokal anestezi ile yapılabilir,bu hastanın ve doktorun seçimine bağlıdır.Ameliyat ortalama 30dk-45dk arası sürer .Ameliyatta hastanın burun içine yeni geliştirilmiş sünger yada silikon tamponlar koyulur. Yeni geliştirilen bu tamponlar sayesinde hastaları en çekindikleri tamponun çekilmesi ağrısız ve oldukça kolay olmaktadır.
Ameliyattan iki gün sonra hastanın burunundan tamponlar alınır. Ve hasta günlük aktivitelerine devam edebilir.Ameliyat öncesi ve sonrası dikkat edilmesi gereken durumları lütfen doktorunuza danışınız.
BURUN ETİ (KONKA) BÜYÜMESİ VE TEDAVİSİBurun eti büyümesi burun tıkanıklıklarının çok önemli ve sık karşılaşılan bir sebebidir.Burun içinde alt orta ve üst burun etleri olmak üzere üç adettir.Alt burun etlerinin büyümesinde burun tıkanıklığı gelişirken orta burun etlerinin büyümesinde sık tekrarlayan sinüzit atakları ve kronik sinüzite yatkınlık gelişir.Bu nedenle burun eti büyümelerinde gerekli ilaç tedavilerine rağmen iyileşme sağlanamadığında cerrahi tedaviye başvurulmalıdır.
Burun eti büyümesinin nedenleri:
*Alerjik burun eti büyümesi
*Burun kemiğindeki kaymaya bağlı burun eti büyümesi
*Burun etlerindeki yapısal bozukluklar
Burun etlerine uygulanması gereken cerrahi; tahrip edici , ve burun etinin tamamına yönelik değil koruyucu (burun etini saran mukoza adı verilen kılıfı koruyarak) ve kısmi olmalıdır.Bunun nedeni burun eti ve burun etini saran kılıfın burun işlevinde önemli yeri olmasıdır.
Uygulanan ilaç tedavilerine rağmen iyileşme olmadığı durumlarla cerrahi müdahale gereklidir.Ameliyatlar tam teşekküllü hastanelerde endoskopik yöntemle en son teknikler kullanılarak uygulanmaktadır.Burun eti ameliyatı diğer burun ameliyatları ile birlikte de uygulanabilmektedir.Ayrıca merkezimizde son teknoloji ürünü olan radyofrekansla burun eti küçültülmesi uygulanmaktadır.Bu yöntemle muayenehane şartlarında veya diğer bir burun ameliyatıyla(özellikle estetik burun cerrahisiyle birlikte) aynı anda burun etleri küçültülebilmektedir.Bu uygulama sonrasında hastalarda ciddi derecede ağrı tespit edilmemiş olup ağrı kesiciler yeterli olmaktadır.
BURUN YAN DUVARI ZAYIFLIĞI (NAZAL VALV DARLIĞI) VE TEDAVİSİ:Burnun yan duvarlarında yeterli destek olmaması durumunda hasta nefes alma sırasında burun kanatlarının içeriye çökmesi nedeniyle burundan nefes alamaz.Bu durum doğuştan ve gelişimsel olabileceği gibi geçirilmiş bir ameliyat sonrası da ortaya çıkabilmektedir.Bu hastalar tipik olarak her iki işaret parmağı burun ile yanağın birleştiği yerlere konularak kulaklara doğru hafif açma hareketi yapıldığında çok rahat nefes almaya başlarlar.Buna Cottle manevrası diyoruz ve valv darlıklarının tanısında kullanıyoruz. Nazal valv darlığının tedavisi de ameliyatla olmakta ve burun yan duvarlarının yine burun içinden alınan kıkırdakların uygun yerlere uygun açılar ile yerleştirilmesi ile yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Bu ameliyat septum deviasyonu, burun eti küçültülmesi ve estetik burun cerrahisi ile birlikte aynı anada uygulanabilmektedir.Tek başına yapıldıgında burun üstüne 3-5 gün boyunca bant takılmakta . Burun içinde ise duruma göre değişmekle birlikte 1-2 gün küçük tamponlar konmaktadır.
GENİZ ETİ BÜYÜMESİ VE TEDAVİSİ:Geniz eti büyümesi burnun arkasında bulunan ve vücudun savunma hücrelerini üreterek enfeksyonları önleyen adenoid denilen dokuların büyümesi ve burun arkasını tıkayarak burun tıkanıklığı yaratmasıdır.Bu durum sıklıkla çocuklarda görülmekle birlikte çocuklukta ihmal edilen ve zamanında ameliyat edilmemiş hastalarda erişkin yaşlarda da gözlenebilmektedir.Bu hastalarda horlama, burun tıkanıklığı, burundan konuşma ve sık tekrarlayan sinüzit görülür.Tedavisi genel anestezi altında bu dokunun bulunduğu yerden kazınarak alınmasıdır. Ameliyat yaklaşık 20-30 dk sürer,hasta ameliyattan 1 gün sonra günlük aktivitelerine dönebilir.
YAYGIN BURUN İÇİ POLİPLERİ VE TEDAVİSİ:Bu hastalık genellikle allerji astım ve aspirin duyarlılığı ile birlikte gözlemnenen, burun içinde bilinmeyen bir nedenle üzüm taneciklerine benzeyen içi jel dolu etlerin oluşmasıdır. Bunlar burun tıkanıklığının yanında aynı zamanda sinüzite de neden olmaktadır.Bu durumun tedavisi çok büyük ve yaygın olgularda endoskopik olarak cerrahi uygulanması ve sonrasında sistemik(ağızdan) steroid ve topikal (spray)steroid tedavisidir. Çok yaygın olmayan vakalarda yanlızca spray tedavisi yeterli olabilmektedir. Ameliyat olan olgularda tekrarlayabileceği bilinmelidir.Ameliyat planlanan hastalara ameliyattan önce medikal tedavinin bir süre için uygulanmasının ameliyatın şansını arttırdığı söylenmektedir
Eğer burun tıkanıklığı probleminiz varsa mutlaka bir KBB uzmanına başvurunuz.

29 Aralık 2013 Pazar

Burun kanaması,nedenleri,tedavileri


Hemen herkes en az bir kez burun kanaması geçirmiştir. Çoğunlukla basit nedenleri olan ve birkaç damla şeklinde olup kolayca durdurulabilen Burun kanamaları, hayati tehlike oluşturacak şiddette ve ciddi sağlık sorunlarının habercisi de olabilir.
Burun Kanamasının Nedenleri arasında buruna gelen darbeler, yüksek tansiyon, soğuk algınlığı, sinüzit, burun içindeki iltihaplar, buruna sokulan cisimler, burunla oynamak, havanın kuru-nemsiz olması sayılabilir.
Burun Kanamasında İlk Yardım açısından ilk şey burnun ucunu tutarak başı öne eğmek ve bu şekilde 5 dakika kadar beklemektir. Eğer baş geriye doğru eğilirse akan kan genizden boğaza gidebilir.
Burun Kanaması Tedavisi için kanamanın türü ve nedenine göre hareket edilir. Burun kanaması nasıl durdurulur? Ön Burun Kanaması diyebileceğimiz burnun ön kısmındaki damarlarda oluşan ve burundan dışarıya doğru akan kanamalarda kanamayı durdurmak için burnu sıkıp başı öne eğmek ve burna soğuk kompres uygulamak yeterli olabilmektedir. Eğer kanama sürekli tekrarlıyorsa bir uzmana başvurmak gerekir.
Burnun arkasından ve genze doğru olan kanamalarda bir uzmanın teşhis ve tedavisi gereklidir.
Çocuklarda ve Bebeklerde Burun Kanaması genellikle ön burun kanamasıdır. Yaşlılarda ise Yüksek Tansiyona bağlı Arka Burun Kanaması daha sık görülmektedir. Her halükarda burun kanaması ciddiye alınmalı ve takip edilmelidir.

Balgamın tedavisi,bitkisel tedavisi,balgam nedir

Balgam tedavisi
Her kişi hayatında birkez olsun balgam ile karşılaşmıştır. Balgam solunum yollarından atılan sümüksü, yapışkan tarzda bir vücut salgısıdır. Tüm vücut salgıları gibi balgamın miktarı ve rengi de bazı hastalıkların tanısında yardımcı olan bir sıvıdır. Bu sıvı içerisinde özellikle mukus, solunum yollarından gelebilen hücreler, mikroorganizmalar, toz partikülleri ve akyuvarlar bulunabilir.
HANGİ BALGAM NEYE İŞARET EDER?Tek çeşit balgam yoktur. Görünümüne yada rengine göre çeşitli balgamlar bulunmaktadır. Bu çeşitlilik özellikle akciğer hastalıklarının teşhisinde yardımcı olmaktadır. Aşağıda sık karşılaşılan balgam çeşitleri ve işaret edebilecekleri rahatsızlıklar sayılmıştır.
SİYAH BALGAM: Bu tür balgam genellikle hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde yaşayan insanlarda görülür. İlaveten sigara ve kömür tozu da siyah balgam nedenidir.
KIRMIZI BALGAM: Kırmızı balgam, kanlı balgam demektir. Bu çeşit balgam akciğerlerde ciddi bir problemin varlığına işaret ediyor olabilir. Kırmızı balgam yüksek ihtimalle tüberküloz, akciğer kanseri, akciğer ambolisi, bronşektazi gibi hastalıkların habercisidir.
  • KANLI BALGAMIN NEDENLERİ NELERDİR?
Kanlı balgam akciğerden gelen hastalık, kan tükürmek üst solunum yollarından kaynaklanan bir sorundur. Mesela burun damarlarında kanama olabilir, boğazdaki küçük damarın çatlamasından faranjit kanaması olabilir. Bu durumlar basit rahatsızlıklardır. Balgamın içerisinde şerit şeklinde kan görülüyorsa veya koyu kahverengi balgamla karışık kan görülüyorsa bu akciğerden ya akut yada geçmişten gelen bir kanamanın bulgusudur. Renkli balgamda kanama varsa bu genellikle bronşit bulgusu olabilir. Ama normal balgamın içerisinde kan görüldüyse bu kanser bulgusuda olabilir.
SARI BALGAM VE YEŞİL BALGAM: Kronik bronşit, zatürre, tüberküloz gibi solunum yolları  iltihaplarında sarı renkte balgam görülür. Solunum yollarının bakterilerle istilası sonucunda balgam yeşil renkte olabilir.    
ŞEFFAF BALGAM: Şeffaf balgam ve yapışkan balgam, atımakta zorlanılması yüksek ihtimalle astım habercisidir. Astımda yeşil renkte balgam da görülebilir. Astımda yeşil renkli balgamın görülmesinin nedeni ise balgamda bol miktarda eozinofil hücrelerinin bulunmasındandır.
GRİ BALGAM: Hava kirliliğine maruz kalan kişilerin veya sigara içenlerin balgamı gri renkte olabilir.
BALGAM NASIL TEDAVİ EDİLİR?Balgam tek başına bir hastalık olarak kabul edilmez. Yani balgam, altta yatan başka bir hastalığınızın ve ya durumun neticesidir. Bu nedenle ilk önce balgamın nedenini bulnak mühümdir. Balgamın nedeni bulunduktan sonra o hastalığa yönelik tedavi uygulanmalıdır. Balgam tedavisinde kullanılabilecek şifalı bitkiler de yer almaktadır.
Balgamın gittikçe koyulaşığı, sarardığı, yeşillendiği deniliyorsa antibiyotik tedavisi uygulanır. Balgam beyaz köpük şeklinde ise çıkmakta zorluk çekilmiyorsa yapılacak tek şey düzenli ve bol su içmektir. Soğuk enfeksiyonunda ıhlamur, su ve bitki çayları içilerek balgamın söktürülmesinde yardımcı olacaktır.
Ama balgamda kan görüldüyse yapılacak olan tedavi hangi sebebe bağlı ise teşhis koyulacaktır. Kronik bronşit ise balgam çıkmadığı için nefes darlığı da oluşacaktır. Kronik bronşit tedavilerinde inhalel tedavi, antibiyotik ve balgam söktürücüler verilir.
BALGAM SÖKÜCÜ ŞİFALI BİTKİLER NELERDİR?Balgam sökücü şifalı bitkilerin başında tere gelir. Bir demet terenin yarısını sabah diğer yarısını ise üzerine limon sıkarak tüketiniz. Balgam ifrazatınızın arttığını ve idrar yollarının yandığını hissedeceksiniz. İdrar yollarının yanmasının sebebi, terenin iyi bir idrar yolları temizleyicisi olmasından kaynaklanmaktadır.
Bunun dışında meyan kökü, zencefil, yukarıda belirttiğimiz gibi ıhlamurve ısırgan otu da balgam tedavisinde uzmanlar tarafından önerilen şifalı bitkilerdendir. Her gün bir çorba kaşığı kadar ısırgan otu tohumu ile suyu sıkılmış üzüm karıştırılıp içilmeye devam edilmesi balgamınızın çıkışını kolaylaştıracaktır.